17 Ağustos 2017 Perşembe

BEYHUDE DENEMELER 6: siyaset ve edebiyat
Edebiyat, siyaset üstü bir söylem ve eylem ortaya koyamadıkça, siyasetin propaganda bezi olmaktan kurtulamayacaktır. Böyle bir cümle yazıp tivite koymak da vardı. Başka söylemek istediklerim de var. Ne kadar beyhude de olsa kendi kuyusuna seslenen Midas gibi içimdekileri söyleyip rahatlamak istiyorum. Midas'ı boş verip Yunus gibi, söylesem öldürürler söylemesem öldüm diyerek belki beyhudeliğin tozunu alabiliriz.
Yirmi yıl kadar önce; toy bir yazar adayı olarak çok değer verdiğim bir yazar büyüğümün yanındaydım. Milletvekili olmaktan bahsedince (ne haddime ise) hemen atladım, nasıl olur bir edebiyatçının milletvekilliğini düşünmesi gibi bir tepki verdim. Düşüncemi ifade biçimi toy ve ukala idi ancak bu gün de aynı şekilde düşünüyorum. Gözümde siyaset edebiyata göre kerih bir alan. Edebiyat; siyasete ve siyasilere yol gösteren bir bilge ifadenin adı olmalı ki böyle olduğu kadim zamanlara da tarih şahit. Feraset, günümüz söyleyişiyle öngörü ve sezgi, şair ve yazarda daha gelişmiştir ya da gerçek sanatçıda durum böyledir. Fuzuli gibi Yunus gibi yüzlerce yıl sonrasına seslenebilen sezgi, kendisini günün heyulasına kurban eder mi? Günümüzde bu sezgi ve öngörünün yokluğu siyaseti edebiyatın üstüne çıkarmıştır. Bunun da ağır sonuçları ve bedelleri oldu tabii...
Oğuz Atay'ın Demir yolu Hikayecileri'nde olduğu  gibi yazdıklarını satmak için trenin yolunu gözleyen gündelikçi yazıcılar türedi. Bindikleri her tren (köy derneği, belediye, festival, ısmarlama ödül törenleri, kadrolu jürilerle yapılan yarışmalar, ambalajı açılmadan ne i düğü belirsiz  ambarlarda bekleyen tiraj şişirmeye yarayan ağaç parçaları vs vs) onları bir başka postalın dibine indirdi, sandılar ki başka bir istasyon. Hal böyle olunca malum masaların tuzlukları olmasalar da kenar süsü bir bibloya döndüler. O kenardan kendilerinin oturması gereken yere oturan Ajda Pekkan, Hülya Avşar, İbrahim Tatlıses gibi büyük sanatçıları seyretmek zorunda kaldılar. 
Bilenler bilir, benim için Sezai Karakoç Kutup Yıldızı gibidir. Aynı zamanda bir parti başkanıdır. Sezai Karakoç'un partisini siyasetin içinde bir parti gibi gören bana göre Sezai Karakoç'u hiç anlamamıştır. Tek başına duruşuyla, sezişiyle, öngörüsüyle bu zamana Yunus'un Fuzuli'nin kokusunu taşıyan adam bana göre. Bazı düşüncelerine katılmamakla beraber bu ismin yanına İsmet Özel'i de eklemek kadirşinaslığın gereği diye düşünüyorum.
İş bu beyhude sözleri niye ettim: Başta söylediğim gibi tivit alemine bir kaç cümle salıp geçebilirdim. Hiç kimseye değil kendime bir not bırakmak için yazdım. Siyaset üstü bir söylem geliştiremezsek; yazar ve şairlerimiz propagandaya kurban gitmiş zavallı holiganlar olmaktan öteye gidemeyecekler maalesef. Sosyal medyada bu tespitleri doğrulayacak o kadar çok örnek var ki...
ibrahim eyibilir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 FOTOĞRAF HİKAYESİ 35 (yedi iklimde ve bir ortak kitap çalışmasında yayınlanan yazı i.e) 1984’TE ZORBA VE DİL             Bin dokuz yüz do...