edebiyat sever bir öğretmen(1560) arada bir hikaye yazdığı da oluyor... Teyzemin Radyosu ve Ölünün Yeri var, bir de kelime cümle görmemiş içimde gezinen hikayeler...
23 Nisan 2016 Cumartesi
11 Nisan 2016 Pazartesi
FOTOĞRAF HİKAYESİ 20
"HIRSIZ"
"hırsız" bu fotoğrafın hikayesi değil tabii. Aynı adla yazacağım kısa hikayenin görseli. İkinci kitap dosyası yayıncıda beklerken benim üçüncü kitap için kurduğum başka hayaller var. "hırsız" da bu üçüncü kitap için ön çalışma. Adını "kıs(s)a hikayeler" koymayı düşündüğüm bu kitap adından anlaşılacağı üzere hem çok kısa hem de kıssa olacak hikayelerden oluşmasını umuyorum. Verdiğim dosyada da başlangıç ve bitişinde birer tane örnek koydum. Aslında bu zaten yapılan bir şey şimdilerde tivit hikaye vs dedikleri yeni denemeler denebilir. Bu fotoğrafa ad olan yedi kelimelik hikaye şöyle:
/ hırsız
Çocuk uyandı. Göğe baktı. Gök yoktu./
Bu fotoğraf çocuğun kaybettiği göktü benim hayalimde. Evet Hemingway'in "sahibinden hiç kullanılmamış bir çift bebek patiği" kadar etkili değil e yani ben de zaten Hemingway değilim. ( İtiraf: bu isimle ismimin yan yaana geçmesinden aldığım keyiftir, parantez dışındaki cümleleri kurmama sebep)
Asıl fotoğrafımızın hikayesine gelirsek; öncelikle iki türlü ifadesi var, birincisi bana Bosna'yı hatırlatıyor. Üç yıl kadar önce oraya yaptığım geziden önce İstanbul'dan havalanırken çekmiştim bu fotoğrafı. İkinci ifadesi ise sosyal medyada bu fotoğrafın altında üç yüz elli yorum var, benim dışımda yorum bir iki... Bir çeşit günlük. Benim "otopsi" hikayemde kullandığım bir "doktor" karakteri var; onla yaptığım hayali konuşmalar, bu yorumların çoğunu oluşturuyor. Doktorla tartışmamız "otopsi" de değil ondan önce yazdığım "aklım hasta doktor"la başladı. Benim için "benim" "ben" le yüzleşmesi dertleşmesi gibi bir şey... ( doktor bunları okursa gene kızacak, "hoca Hemingway kim sen kim? hangi akla hizmet aynı satırda ismini yazıyorsun ?!")
İbrahim Eyibilir
Asıl fotoğrafımızın hikayesine gelirsek; öncelikle iki türlü ifadesi var, birincisi bana Bosna'yı hatırlatıyor. Üç yıl kadar önce oraya yaptığım geziden önce İstanbul'dan havalanırken çekmiştim bu fotoğrafı. İkinci ifadesi ise sosyal medyada bu fotoğrafın altında üç yüz elli yorum var, benim dışımda yorum bir iki... Bir çeşit günlük. Benim "otopsi" hikayemde kullandığım bir "doktor" karakteri var; onla yaptığım hayali konuşmalar, bu yorumların çoğunu oluşturuyor. Doktorla tartışmamız "otopsi" de değil ondan önce yazdığım "aklım hasta doktor"la başladı. Benim için "benim" "ben" le yüzleşmesi dertleşmesi gibi bir şey... ( doktor bunları okursa gene kızacak, "hoca Hemingway kim sen kim? hangi akla hizmet aynı satırda ismini yazıyorsun ?!")
İbrahim Eyibilir
9 Nisan 2016 Cumartesi
FOTOĞRAF HİKAYESİ 19
KIZILCIK
KIZILCIK
İlk yemişini bu sene verdi,
Kızılcık,
Üç tane;
Bir daha seneye beş tane verir;
Ömür çok,
Bekleriz;
Ne çıkar?
Orhan Veli'nin bu şiirini ilk duyduğumda lise son falandım sanırım. Gülüp geçtim. Oysa bu şiirin göndermesini (tevriye) öğrendiğimde ne yalan söyleyeyim hayran oldum. Konuşmayı unutunca ya da kelimeler de "damgalanınca" söyleyecek sözü olan illaki söylüyor. Anlamı bazen bir ağaca bazen bir böceğe bindirip gideceği yere gönderiyor sözün ustası.
Bu fotoğraflardan alttakini daha önce sosyal medyada yayınladım. İki bin on üçte bahçede çektim. Bizde adı biraz farklı "ip burun" yaygın olanı " kuş burnu" diye biliniyor. Farklı meyve türleri olduğundan mı bilmem, bazı yörelerde tatlısı, salçası vb bir çok şeyi yapılırken benim yöremde böyle bir kültür yok. Tarla sınırlarında istenmeyen ağaç türü. Benim için anlamı; bu şiir. Babam da eskisi kadar kesmiyor artık. Geçi kesse de inatçı bir ağaç, kestikçe daha güçlü geliyor. İlginç, babam kesmeyi bıraktı o da bizim bahçeyi rahat bırakmaya karar verdi. Benim için bir anlamda ilk anlam keşfim olduğu için sempatiyle bakıyorum. Düşünsenize imam-hatip öğrencisin, şiirin taşıdığı anlamı anlatamazdım tabii ki aramızda kalan bir sırdı kızılcık... Her fotoğrafını çekişinde bir gülüşü var içinden îma denizi akıyor
(fotoğraf evden; 2013 yaz)
İbrahim Eyibilir
4 Nisan 2016 Pazartesi
FOTOĞRAF HİKAYESİ 18
TAŞ
Tüm karmaşanın kendiliğinden çözüldüğü dinginliğin resmine sığınmak. Bu fotoğrafı çekeli sanırım bir yıl oldu. İbirlialtı ( ibirlialtı; fotoğrafı çektiğim bölgenin adı. Benim ismim Anadolu'da zaten doğru telaffuz edilmez ki; ibo, ibram, irbem vs diye söylenir. Bunlardan biri de "ibir" "ibirli" yani İbrahimli anlamına geliyor. Fotoğrafın tam tersi açıda yer alan bir yatırın adı. ) bizim vişne bahçesinin olduğu yer. Gerçi vişne de tarih oldu ya. Babam yaşlandı ben de eskisi kadar yardım edemiyorum. Bunda babamın emekli olmasının da etkisi var diyebilirim. Herkesin aynı anda vişne toplamaya başlaması sebebiyle işçi bulmak mümkün olmazdı. Ben de yaz tatilimin bedenen yorulan zihnen dinlenen bölümüne başlardım, adı yaz tatili olurdu. "teyzemin radyosu"nda "aile" diye bir hikaye var. O hikayenin hikaye mekanı bu bahçedir. Bu ön planda görülen taş aslında komşu tarlayla sınır taş. Ne zaman mola versek, ben elimde fotoğraf makinesi çevrede çekimdeyim. Fotoğrafa tam yansımasa da burası eğilimli bir arazi, taştan sonra gelen tepenin eteklerinde köyüm var onun ötesinde görülen mavi dağlar Koru Dağı...
işte bu akşam olmak istediğim yer o taşın üstü. O sarı sıcak, yorgun ten, dingin dimağ, hafiflemiş tüm ağırlıklarım... Bir dostun arkasından bilsem şiir yazardım. Şimdilik elimden gelen, bir fotoğraf hikayesi... (bir de şu var ki müteahhit adlı bir hikayenin arasına sızan bu sızıyı yazmazsam sanki hikaye bitmeyecek)
İbrahim Eyibilir
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
FOTOĞRAF HİKAYESİ 35 (yedi iklimde ve bir ortak kitap çalışmasında yayınlanan yazı i.e) 1984’TE ZORBA VE DİL Bin dokuz yüz do...
-
FOTOĞRAF HİKAYESİ 33: Ahlat Ağacı Mart Yedi İkliminde yayınlanan "Ahlat Ağacı ya da Anadolu Ağacı" adlı değininin tamamı aşağıda....
-
Beyhude Denemeler 2: İsmet Özel Bana göre; İsmet Özel bir uçurumdur. Günümüz Türk şiirinde kendini "İslamcı" ya da "milliyet...
-
FOTOĞRAF HİKAYELERİ15 "YILIN OYUNCAĞI ÖDÜLÜ" Geçen yazdan kalma bir fotoğraf. Ortancam Ayşe'nin ödül hikayesi. Şimd...