2 Eylül 2015 Çarşamba

Kuyu
Kuyu; hem doğuda hem de batıda kadim sembollerden biri. Blog için de modern zamanların kuyusu diyebilirim. Ya da benim gibi çok okuru olmayan blog yazarları için böyle... Kimi kuyuya " Midasın kulakları eşek kulağı" diye fısıldıyor kimi Yusuf'u soruyor. Yani herkesin kuyusu kendini. İnsanlık tarihinin en kalabalık yalnızlığını yaşıyoruz galiba...
Benim kuyum cümlelerim. Facebook ya da Tivit duvarlarına bırakılan cümlelerin samimiyetinin eksik olduğunu düşünüyorum. Belki de benim cümlelerimde eksik herkesinkini öyle sanıyorum. Bilmiyorum.
Geçen Cumartesi saat altı civarı teyzem aradı. Annem ve babam aynı anda hastahanelik olmuş. Alelacele memlekete geldim. Tedavileri devam ediyor. İyiye gidiyor durumları, şükür. Bunu sosyal medya aracılığıyla duyurmak içimden gelmedi. Yukarıdaki samimiyet sorgulamasına sebep bu düşüncedir. Ben o acıyı yaşarken en gerçek halimdeydim. Gerçek bir şey bırakmadım duvarlara. Hakikatten âlem sanal...
Gönülden gönüle bir yol olmalı tüm zamane haberleşme araçlarından önce ve sonra var olan ve olmaya devam edecek. O yoldan gelip yarama merhem olacak cümleler süren dost, dünya ahiret bitmez servettir.
İçimde kalmalıydı bunlar. Yapamadım. İster Midasın kulakları anla ister Yusuf'tan bir haber say. Kendimce kendi kuyuma fısıldayacaklarım, şimdilik bunlar...
İ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 FOTOĞRAF HİKAYESİ 35 (yedi iklimde ve bir ortak kitap çalışmasında yayınlanan yazı i.e) 1984’TE ZORBA VE DİL             Bin dokuz yüz do...