30 Haziran 2015 Salı

(yediiklim temmuz sayısında yer alan hatıradan bir bölüm ilginize) 
İÇİNDEN ÇOCUKLUĞUMUN GEÇTİĞİ DERGİLER

Bozkır; içinde tenha bir anlam gezdirir benim için. Sürgün için her şeyin ücrasında bir köy; sağ’a sol’a savrulmuş ergen öfkelerin mecburi sığınağı. Jules Verne tanıdığım ilk yazardı. Penceresinin önünden ayrılmamıştım. Beni bakkala göndersin, evden ekmek-katmer istesin, bir şeklide eve gireyim masada duran kitaplara öyle mahzun bakayım, o kitaplardan birini bana nasıl olsa verirdi. Verdi de. “Deniz Altında Yirmi Bin Fersah” bir nefeste içer gibi okudum. Kitabı geri götürürken yanına köy yumurtası, peynir bir de katmer ekledim. Bunun böyle süreceğini düşünmüştüm. Yanılmışım. Mandalina bile ancak hastası olan eve siparişle gelirdi köyümüze, bir gün sınıfımıza muz geldi. O muzla beraber bize yedirmeye çalıştığı kini fark etmemiştim. Lise yıllarımda okuduğum köy romanlarında sanki hayal bir kişilik gibi anlatılan karakteri bir gerçek olarak yaşamıştım. “ Evet, çocuklar şimdi Allah’tan üzüm isteyin bakalım… Pekii,  şimdi de benden isteyin!” Artık pencere önüne gitmedim. Ama o bendeki açlığı görmüştü. Gökyüzüne dokunmak için tepeye çıktığımı ama hoplamama rağmen dokunamadığımı anlattığımda ne gülmüştü… Aynı günün akşamı istersem beni kardeşiyle okutabileceğini söylemişti. Korktum. Kuran kursuna sığındım. Camii bahçesine girecek kadar peşimden gelse de sonra vazgeçti. Bir daha görmedim. Benim de çocuk dergileriyle tanışmam orada başladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 FOTOĞRAF HİKAYESİ 35 (yedi iklimde ve bir ortak kitap çalışmasında yayınlanan yazı i.e) 1984’TE ZORBA VE DİL             Bin dokuz yüz do...