OTOPSİ
(burada giriş bölümüne yer verdiğim ve adını da "ipsiz sami" olarak değiştirmeyi düşündüğüm hikayeden... İkinci kitap kısmet olursa sanırım "aklım hasta doktor" dan sonra yer alacak)
(burada giriş bölümüne yer verdiğim ve adını da "ipsiz sami" olarak değiştirmeyi düşündüğüm hikayeden... İkinci kitap kısmet olursa sanırım "aklım hasta doktor" dan sonra yer alacak)
Sallanan sandalyenin sesi; sahilde kıyıya vuran dalganın,
bahçenin neredeyse tamamını kaplayan çınardan yere düşen yaprağın, içerden
gelen müziğin ritmine uyan yüzük parmağının, sesini bastırıyordu. Bu sadece bir
ses değil, ömürlük yorgunluğa düşülen
huzur adlı bir şerhti sanki. Turuncu, sarı, kızıl, kırmızı bir güz bayramına
dönen çınarın yapraklarından süzülen ikindi, ahşap sandalyenin gıcırtısında
siyahî kahveye, sandalyenin ritmiyle sallanan hapishane örgüsü tespihin mavi
boncuklarında lacivert parıltıya döndü. Sandalyenin sağında bir sehpa, üzerinde
karakalem takımı duruyor. Bir parça kömür, orta boy kalın yapraklı resim defteri.
Yüzük parmağının ritmi, plakta çığıran bozlağın dinmesiyle yavaşlıyor. Gıcırtı
ritmini bir süre daha sürdürdü.
Bahçe kapısının açılmasıyla gıcırtı kesildi. Girişteki
ceviz ile çınarın yaprakları yerde bir birine karışmış. Ceviz yapraklarının
dalda düzgün ve keskin duruşları yere düşünce de aynı, çınar yaprakları ateşten
geçmiş gibi kıvrım kıvrım, köz izine benzer gün izleri üstlerinde taze, üzerlerine
basan ayakla çığlık çığlığa güzü çağırışları hemen fark ediliyor. Bahçe
kapısından kendine yaklaştıkça yükselen ayak sesi sandalyenin salınışını
bitirdi. Tespih kaldırıldı ilkin, kalemler ve defter toparlanırken adımlar
durdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder