24 Haziran 2015 Çarşamba


OTOPSİ
(burada giriş bölümüne yer verdiğim ve adını da "ipsiz sami" olarak değiştirmeyi düşündüğüm hikayeden... İkinci kitap kısmet olursa sanırım "aklım hasta doktor" dan sonra yer alacak)

            Sallanan sandalyenin sesi; sahilde kıyıya vuran dalganın, bahçenin neredeyse tamamını kaplayan çınardan yere düşen yaprağın, içerden gelen müziğin ritmine uyan yüzük parmağının, sesini bastırıyordu. Bu sadece bir ses değil,  ömürlük yorgunluğa düşülen huzur adlı bir şerhti sanki. Turuncu, sarı, kızıl, kırmızı bir güz bayramına dönen çınarın yapraklarından süzülen ikindi, ahşap sandalyenin gıcırtısında siyahî kahveye, sandalyenin ritmiyle sallanan hapishane örgüsü tespihin mavi boncuklarında lacivert parıltıya döndü. Sandalyenin sağında bir sehpa, üzerinde karakalem takımı duruyor. Bir parça kömür, orta boy kalın yapraklı resim defteri. Yüzük parmağının ritmi, plakta çığıran bozlağın dinmesiyle yavaşlıyor. Gıcırtı ritmini bir süre daha sürdürdü.

            Bahçe kapısının açılmasıyla gıcırtı kesildi. Girişteki ceviz ile çınarın yaprakları yerde bir birine karışmış. Ceviz yapraklarının dalda düzgün ve keskin duruşları yere düşünce de aynı, çınar yaprakları ateşten geçmiş gibi kıvrım kıvrım, köz izine benzer gün izleri üstlerinde taze, üzerlerine basan ayakla çığlık çığlığa güzü çağırışları hemen fark ediliyor. Bahçe kapısından kendine yaklaştıkça yükselen ayak sesi sandalyenin salınışını bitirdi. Tespih kaldırıldı ilkin, kalemler ve defter toparlanırken adımlar durdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 FOTOĞRAF HİKAYESİ 35 (yedi iklimde ve bir ortak kitap çalışmasında yayınlanan yazı i.e) 1984’TE ZORBA VE DİL             Bin dokuz yüz do...