FOTOĞRAF HİKAYELERİ 13
sonbahar
Sonbahar; romantiklerin bayramı galiba. Evet ben de etkileniyorum ama romantik olduğum konusunda şüpheliyim. Ben de ağırlıklı çağrışımı hüzün. Hikayelerimde hüznün rengi olarak yer alıyor. Teyzemin Radyosu'nda "huzur evi" adlı hikayede başlamıştı, "otopsi" de yine üst kurguda yer aldı. Son yazdığım "yarım efe" de ise tam bir hikaye mekanını kapladı sonbahar. Buraya koyacağım ilk fotoğraf üç yıl kadar öncesine ait, gene cep telefonuyla çekildi. düzenleyicilerin de katkısıyla baya güzelleşti. İlginçtir o fotoğrafa baktıkça aklımda canlanan metefor ağaca fazla gelen yaprağın düşmek için bahaneye bakması gibi gönülden düşmeye niyet etmiş insanların da aynı şekilde gönül ağacınızı terk etmesi bir bahaneye bakıyor. Face sayfamda bu fotoğrafın altında bu hüznü yoğun anlatan yorumlar var. İşte o fotoğraf
Bu fotoğrafa "su" adı da koyabilirdim. Bana daha çok yitik hüzünleri çağrıştırıyor. Yapraklar düşmeye devam ediyor. Mevsim hala son bahar...
İkinci ekleyeceğim fotoğraf; en yeni çektiğim, bağcılar meydanda bir park var. Yolum oradan geçerse ve müsait olursam o koca çınarın altına mutlaka otururum. Sonbaharın ikindi güneşiyle izlenmesi bence japonların kiraz çiçekleri için yapılan ritüellerine benzer şekilde kutlanabilir. (Tamam, biraz abarttım:) Arıza yapan tramvayı beklemek bahane oldu bir çay içmek niyetiyle altına gittim. O sırada cep telefonumdan, her sonbahar baharı süpüren çöpçülere sitem eden Cüneyt'in (ıssı) bildirimini gördüm. Henüz süpürülmemiş bir baharın haberini vermek için bu fotoğrafı çektim. Biraz post modern oldu sanki. Servis alanı olduğunu göstermek amacıyla alelade serilivermiş halfleks türü o şeyin üstüne düşen yapraklar. o şey dediğime bakmayın, fon olarak gayet iyi durdu. İşte Günden bana kalan kâr, o fotoğraf
Bu arada mevsim hâlâ son bahar ve yapraklar düşmeye devam ediyor.
İbrahim eyibilir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder