29 Kasım 2015 Pazar


FOTOĞRAF HİKAYELERİ 14
PATİK
Yaşar'la İstiklal cadesinde gezerken birden karşıma çıktı. dünyanın en güzel kısa hikayesi diye adalandıran o hikayeyi bilirsiniz Ernest Miller Hemingway'in yazdığı

"Satılık: Bebek patikleri, hiç giyilmedi"
Dünyanın en kısa ve en güzel hikayesine şerh önüme düşmüştü. Bu giyilmiş, üzerine gezme telaşı sinmiş, alel acele yuvasına dönmeye çalışan bir çiftin hikayesini çağrıştırdı bana... Sosyal medyada yayınladım bu fotoğrafı, sanırım bir yıl kadar oldu...
İbrahim Eyibilir



"Derviş’in altında uyuyan Efe, dalgalandı. Eli beline gitti yeniden, demiri aradı. Derviş, namaz takkesi, tespih tutuşturdu eline. Efe’nin kalbi titriyor, Derviş teslim olmuş. Efe ile Derviş’in arasından kalbine tutunup hastanın kapısını açtı./" 
Aralık yedi ikliminde yarım efe var. Ben de henüz görmedim. Cuma günü dergiye gidince göreceğim. Sanırım ilginç bir tevafuk var. Osman Koca'nın aşk yorgunu bir derviş diye hikayesi var benim içinden derviş geçen bir efem, içerik nedir dergiyi görünce anlaşılacak.

22 Kasım 2015 Pazar

FOTOĞRAF HİKAYELERİ 13
sonbahar
Sonbahar; romantiklerin bayramı galiba. Evet ben de etkileniyorum ama romantik olduğum konusunda şüpheliyim. Ben de ağırlıklı çağrışımı hüzün. Hikayelerimde hüznün rengi olarak yer alıyor. Teyzemin Radyosu'nda "huzur evi" adlı hikayede başlamıştı, "otopsi" de yine üst kurguda yer aldı. Son yazdığım "yarım efe" de ise tam bir hikaye mekanını kapladı sonbahar. Buraya koyacağım ilk fotoğraf üç yıl kadar öncesine ait, gene cep telefonuyla çekildi. düzenleyicilerin de katkısıyla baya güzelleşti. İlginçtir o fotoğrafa baktıkça aklımda canlanan metefor ağaca fazla gelen yaprağın düşmek için bahaneye bakması gibi gönülden düşmeye niyet etmiş insanların da aynı şekilde gönül ağacınızı terk etmesi bir bahaneye bakıyor. Face sayfamda bu fotoğrafın altında bu hüznü yoğun anlatan yorumlar var. İşte o fotoğraf

Bu fotoğrafa "su" adı da koyabilirdim. Bana daha çok yitik hüzünleri çağrıştırıyor. Yapraklar düşmeye devam ediyor. Mevsim hala son bahar...
İkinci ekleyeceğim fotoğraf; en yeni çektiğim, bağcılar meydanda bir park var. Yolum oradan geçerse ve müsait olursam o koca çınarın altına mutlaka otururum. Sonbaharın ikindi güneşiyle izlenmesi bence japonların kiraz çiçekleri için yapılan ritüellerine benzer şekilde kutlanabilir. (Tamam, biraz abarttım:) Arıza yapan tramvayı beklemek bahane oldu bir çay içmek niyetiyle altına gittim. O sırada cep telefonumdan, her sonbahar baharı süpüren çöpçülere sitem eden Cüneyt'in (ıssı) bildirimini gördüm. Henüz süpürülmemiş bir baharın haberini vermek için bu fotoğrafı çektim. Biraz post modern oldu sanki. Servis alanı olduğunu göstermek amacıyla alelade serilivermiş halfleks türü o şeyin üstüne düşen yapraklar. o şey dediğime bakmayın, fon olarak gayet iyi durdu. İşte Günden bana kalan kâr, o fotoğraf

 Bu arada mevsim hâlâ son bahar ve yapraklar düşmeye devam ediyor.
İbrahim eyibilir

10 Kasım 2015 Salı

FOTOĞRAF HİKAYELERİ 12
yarım efe

"YARIM EFE
            -Şimdi ne yapsam?
            Derviş’in elleri titriyor. Sarılıyor birbirine eller, belki durur titreme. Derviş’in kalbi titriyor. Çaresiz titriyor. "

Yukarıya giriş bölümünü aldığım yazı, biten, aynı adlı hikayeden. İlhamını babamdan aldım. İsim bir lakap, bu hikayeye ad olması kişi hikayesi gibi bir yanlış algıya sebep olacağı için burada kayda geçirme gereği duydum. Aşağıdaki fotoğrafta; hikayede hem Derviş hem de Efe diye adlandırılan ama gerçek adını bilmediğimiz kahramanımıza ilham olan gerçeğin resmi var... 



Daha önceki fotoğraf hikayelerinde öykü-hikaye arasındaki bakışımı anlattığım bu fotoğraf; hikaye mekanın en önemli bölümünü oluşturuyor. (Bu arada okura ciddi anlamda kötülük mü ediyorum? Hikayenin hayal alanını bu fotoğrafla sınırlandırmış mı oldum şimdi? Bir de hikayede şekil grafik kullanıldığını düşünürsek, neyse burası blogg ve bunlar için var sanki)

Hikayede "çoban döşeği" adıyla geçen bir tür papatya. Aslı şu ki içinden yayla geçer o sebepten hikayenin de içinden geçiyor.

"biber" adıyla yazdığım fotoğraf hikayesinde de ip uçlarını verdiğim, bir imge ya da metefor olarak hikayede yer aldı.


Umarım "yarım efe" kağıt üzerinde kayda değer bir yer bulur.
(fotoğraflar evden; yaz 2015)
İbrahim EYİBİLİR

7 Kasım 2015 Cumartesi

FOTOĞRAF HİKAYELERİ 11
yarım efe


"Asmanın diğer kolunun uzandığı çatının kiremitlerinin bittiği yere asılmış biberlere takıldı bakışı. Arkasına yaslandı. Üzerine sinen kerpiç saman tozunu hissetti. Önceden pencere niyetiyle bırakılmış şimdi sadece bir delik olan kalıntı, doru bir tayın yerinde duramayan kişnemelerini getirdi."
"biber" adlı fotoğraf hikayesinde sanırım bahsettim bu hikayeden. Şimdi yeniden satırlarımın arasına karışan bu "acı" tadı ya da tatlıyı buraya almam bir tereddüt. bu hikayede ilk kez bir fotoğraf kullanma niyetindeyim. sosyal medyada grup fotoğrafı da yaptığım. Şu fotoğraf kastettiğim;
Aslında fotoğrafın düzenlenmiş hali yayında. Tereddüt şu; fotoğrafın hikayeye ne katacak ne götürecek? Emin değilim. 
"yarım efe" içinde bir efe geçse de bir dervişin hikayesi. Son düzenlemeler bitmek üzere. Sonrasında kağıttan varlık olarak ne yapar bilmiyorum...

 FOTOĞRAF HİKAYESİ 35 (yedi iklimde ve bir ortak kitap çalışmasında yayınlanan yazı i.e) 1984’TE ZORBA VE DİL             Bin dokuz yüz do...