19 Ağustos 2016 Cuma

5. Malatya Kitap fuarı
Açıklama: Bu fuarla ilgili fotoğrafları ve videoları ancak şimdi bir araya getirebildiğim için buraya topluyorum.
https://youtu.be/VabTjUHL0gM?t=4719

Yukarıdaki linkte benimle yapılmış bir konuşma var. Sonlara doğru. kendimi ifade etme fırsatı bulduğum bir konuşma idi. Arkadaşlara teşekkür ederim. Aşağıda da benim çektiğim fotoğraflar var. Biraz geç oldu, sebep; benim fotoğrafları bilgisayara geç aktarmam...





















7 Ağustos 2016 Pazar

FOTOĞRAF HİKAYESİ 25: KERPİÇÇİ
Kerpiççi
Üzeri küllenmiş bir sızıydı. Cemile ve Ayşe üzerindeki külleri üflemese bu fotoğraf hikayesi yazılamazdı sanıyorum. Baba senin kardeşin yok mu? Bizim halamız amcamız niye yok? Soruları bu kırk yıllık fotoğrafı taramama sebeptir. Uzun zamandır kayıtlarda duruyordu. Amcamlar ölmüş mü? Sorusu yeniden harlandırdı eski közü.
Senirkent Devlet Hastanesinde bir taze gelin. Ne gelinliğinin farkında ne anneliğinin... Daha ne olduğunu anlamadan bebeğinin naşını veriyorlar kucağına. Adını Adil koyuyorlar, dedesinin Çanakkale'de şehit düşen subayının adıymış. İlk bebek ilk acı ikincisiyle küllenir diye umutlarını yeşertiyorlar yeniden. " Oğlum nasıl olduğunu anlamadık. Üç yaşına falan gelmişti. Yürüyordu. Ananla beşikte seviyor okşuyorduk. O gece de sevdik okşadık. Sabah çocuk soğumuş kalmış öylece."
Cemile bu sabah gene sormasa bu fotoğraf hikayesini yazmaya niyetim yoktu. "Baba amcamlar ölünce ebem üzülmüş müdür?"
Afyon'unun Şuhut ilçesine bağlı bir köy var, adı; Mamut Köyü. Burada bir tekke var. İki kayıptan sonra her tavsiyeye açık yeni evli çift her tavsiyeye açık. "bıçak atmak" buradaki anlamı çevredeki tekke sayısı kadar bıçağı toprağa gömmek anlamında. Bıçaklardan hangisi ilk küflenirse o tekkeye gidilip adak kesiliyor. Eğer çocuk olursa orada yatan "dede"nin adı veriliyor. Bizimkilerin attığı bıçaklardan Mahmut köy e atılanı küfleniyor. Bebek olunca dedenin adı "Halil İbrahim" konuyor. Kayıtlara geçerken Halil kalıyor "ibrahim" geçiyor kayıtlara. Yedi sene kurban kesiliyor tekkede. "Senin bir adağın kaldı" diyen anne bunun yediye tamamlanmadığını vurgular hep.
Bu fotoğrafın hikayesi o adakların ikincisi ya da üçüncüsü yerine getirildikten sonra çekilmiş olmalı. "len Kerpiççi!" Usta Kadir dayının beni her görüşünde söylediği bir söz. İçinde daha dün ayakta zor duruyordun hangi ara büyüdün anlamı taşırdı bu söz çoğu zaman. Sonraları ben köyden ayrıldım. "len Kerpiççi!" Lafı da bu fotoğraf gibi sarardı geride kaldı.
Usta Kadir dayı kendi çapında bir inşaat ustası. Üçüncüyü büyütmenin ürkek sevincini yaşayan çiftin evleri ayrılmıştır. Yeni eve önemli bir ek yapmak gerekmektedir, tandırevi... Yetmişli yıllarda Dinar'ın bir köyünde fotoğraf makinesi bulmak fotoğraf çekilmek önemli bir baht. Tombul sarı tebessüm diye anlattığım bu fotoğraf böyle bir bahtın hatırası. Ayakta duramadığım için iple kerpice bağlanmışım. "len Kerpiççi!" Diye anılması buradan geliyor. Geçmiş zaman...
ibrahim eyibilir

 FOTOĞRAF HİKAYESİ 35 (yedi iklimde ve bir ortak kitap çalışmasında yayınlanan yazı i.e) 1984’TE ZORBA VE DİL             Bin dokuz yüz do...