FOTOĞRAF HİKAYESİ 23: FOTOĞRAFLARIMIZ SİYAH-BEYAZ ÇOCUKLUĞUMUZ RENKLİYDİ
Ali Osman hocanın üstten bakmalı bir fotoğraf makinesi vardı. Sonraları fotoğraf merakım artınca, onun bir zenit olabileceğine karar verdim. O makine sayesinde ilkokula dair bir kaç fotoğrafım kaldı. Bu fotoğraf bir yirmi üç nisan sonrasından olmalı. En az otuz yıllık var...
Bu fotoğrafta kimler var ben bu fotoğrafın neresindeyim? Bunları yazmak niyetinde değilim. sosyal medyada bu fotoğrafı ilk yayımladığımda biraz detay vermiştim. Kırmızı Dut adlı hikayede Ali Osman hocadan da bahsettim biraz. Öyleyse bu fotoğrafın hikayesi ne?
Giydiği efe kıyafeti içinde bir çocuk otuz yıl sonra ne söyler?
Bir Yıldız vardı, altında fotoğraf çekildiğimiz bu ağacın altında ömrümce görebileceğim en kötü dayağı yedi. Yıldız sonra başka dayaklar da yedi. On sekizini göremeden öldü. İntihar dediler. Ne Yıldız var şimdi ne o ağaç...
Bir de Mıstık vardı, babasının hizar atölyesine gider taze kesilmiş ağaç kokusunu çekerdim içime. Ben gurbette aldım haberini iki çocuğunu yetim genç eşini dul bırakmış gitmiş. Esaslı bir sebep bile duyamadım. daha geçen ay dergiye çocukluğun insanın üstünden gitmeyen gök gibi olduğunu yazan ben değil miyim? Şair güzel söylemiş eyvallah da o gökte hep bulutlar hüzünlü gibi geliyor bana.
Bir de Hacer var ki...
Başlıkta renkli yazdık çocukluğumuzu kapkara hüzünlere boğduk yazıyı nedense. Hüznümüz de renkliydi bizim biraz kan rengi biraz yanık turuncu. Yazılarımda sepya bir ikindi ışığı ile imlediğim hep o hüzün değil mi?
Sonra biz çiçeklerin adlarını bilirdik. Çiğdemin her türünü bilir, çiğdem armaya giderken çiğdem taşına taş atmayı unutmazdık. Mevsimi gelince söğüt ağacından düdük yapmayı bilir çağla ağacında dişimiz kamaşana kadar çağla yerdik. Diş Kamaşması ne? Şimdikilere onu anlatacak mecal yok bende...
Renkliydi çocukluğumuz, siyah beyaz çıkacağını bildiğimiz fotoğrafların önüne çiçekleri koyduk o yüzden fotoğraf makinesı çekemese de biz renklerini biliyorduk.
Yıllar sonra "yarım efe" diye bir hikaye yazdım. Okurun bilemeyeciği hikayenin hikayesi de geçer bu fotoğrafın bir köşesinden.
Sonrası hayat işte yaşıyoruz, yaşlanıyoruz. Göğümüzden bulutlar geçiyor içinden göçmen hüzünler düşürerek...
İbrahim Eyibilir